Yargıtay 5.Hukuk Dairesi 2014/7923

iz avukatlik

YARGITAY 5. HUKUK DAİRESİ
2014/7923
2014/23097

 

(AİHS. m. 6) (2709 S. K. m. 90) (4721 S. K. m. 583)

 

Dava: Dosyada bulunan kanıt ve belgelere göre; dava konusu taşınmazın 03.03.2010 tarihinde davacı adına tescil edildiği, bulunduğu bölgede yapılan orman kadastrosu çalışmaları sırasında taşınmazın orman sınırları içerisinde kaldığının tespit edildiği ve bu nedenle tapu kaydı üzerine 12.07.1995’te orman tahdit sınırları içinde kaldığına dair şerhin konulduğu anlaşılmıştır.

 

Mülkiyet hakkı gerek Anayasa ve yasalarla iç hukuk yönünden, gerekse Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve ek protokolleri ile kabul edilmiş temel haklardandır. (Anayasa Md. 35/1, AİHS Ek Prot. 1-1). Türk Medeni Kanununun 583. maddesinde de bir şeye malik olan kimsenin hukuk düzeninin sınırları içerisinde o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisi belirtilmiş, malikin malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız el atmanın önlenmesini de dava konusu edebileceği hüküm altına alınmıştır.

 

Mülkiyet hakkı, ancak kamu yararının bulunduğu hallerde sınırlandırılabilir veya tamamen kaldırılabilir.

 

Ne var ki, bu sınırlandırma veya kaldırma gerçekleştirilirken; T.C. Anayasasının 90/5. maddesi ile iç hukukun üstünde sayılan AİHS Hükümleri gereğince AİHM tarafından oluşturulan 30.05.2006 tarih 1262/02 sayılı kararda ifade edildiği üzere; “…bir kişiyi mülkünden yoksun bırakan bir önlemin…”, “kamu yararına meşru bir amaç gütmesi gerektiği…”, bu önlem alınırken “… başvurulan yollar ve gerçekleştirilmesi amaçlanan hedef arasında makul bir oransallık ilişkisi olması gerektiği…” kişinin “…kişisel ve haddinden fazla yük taşıma zorunda kalması halinde gerekli dengenin kurulamayacağı…” açıktır.

 

Diğer bir anlatımla, kamu yararı ile mülkiyet hakkından kısmen veya tamamen yoksun bırakılan kişinin hakkı arasında makul, kabul edilebilir, hak ve adalet dengesini sağlayacak bir oranın kurulması asildir.

 

Somut olayda; dava konusu taşınmaz kesinleşen orman tahdit sınırları içinde kalmakla orman olarak sınırlandırılmış, malikin mülkiyet ve tasarruf İmkanı ortadan kaldırılmıştır.

 

Nitekim, AİHM de Çetiner ve Yücetürk -Türkiye 22 Eylül 2009 tarih, 24620/04 sayılı kararı ve 23 Mart 2010 tarih, 2150/05 sayılı kararlarında, bir taşınmazın kamu orman arazisi olarak vasıflandırılmasıyla birlikte malikin mülkiyet hakkını kullanmasına yönelik bir müdahalenin olduğunu ve bu vasıflandırmanın söz konusu taşınmazın tasarruf nisabını önemli ölçüde azaltan bir etki oluşturduğunu, malikin arazisinden gerçek anlamıyla istifade edemediğini ve her anlamda mülkiyet hakkının içini boşaltan bir etki yarattığını kabul etmiştir.

 

Davacının taşınmazı orman olarak sınırlandırıldığı ve taşınmazdan yararlanma ve tasarruf etme hakkı kısıtlandığı halde, tapusu davacı üzerinde diye tazminat talebinin reddi, Ek 1 nolu Protokolün 1. maddesi ile AİHS’nin 6. maddesine aykırıdır.

 

Bu nedenle, Orman olarak sınırlandırılan ve tapusu halen davacı üzerinde bulunan taşınmazdan davacının yararlanma ve tasarruf etme hakkı kalmadığından, ayrı bir tüzel kişiliği bulunan Orman Genel Müdürlüğü yönünden işin esasına girilerek yapılacak inceleme sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi, Hazine hakkındaki davanın ise husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği düşünülmeden yazılı şekilde hüküm kurulması,

Doğru görülmemiştir.

 

Karar ve Sonuç: Davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan hükmün açıklanan nedenlerle HUMK.nın 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istenildiğinde iadesine ve temyize başvurma harcının Hazineye irad kaydedilmesine, 02.10.2014 gününde oybirliği ile karar verildi.